BARIŞ, HOŞGÖRÜ ve DİYALOG
Hızlı trendeyiz. Saatte 300 km hızla gidiyoruz. Başını kitaptan kaldırırsa yol arkadaşım, bir fırsatını bulup tanışcam kendisyle. O da benim gibi torun sahibi bir dedeye benziyor. Yirmidört saatlik yolculuğumuzda geri sayım başladı. Dağları, ovaları, yağmurları, karları birlikte görcez, hangi saatte hangi durakta ineceğini bilmesem de, güneşin doğuşunu ve batışını birlikte izlicez.
Bizim gezegende, şu hızlı trende içime bir ferahlık doğdu, bir huzur buldum. Hani derizya bazen ‘’yüzün gülüyor’. Bugün benin yüzüm gülüyor, ruhum ve aklım da gülüyor. Bir an nasıl oturayım? diye düşündüm. Yarım kalan okuma kitabımı elime aldım, pencere dibine, yol arkadaşımın tam karşısına oturdum. Kitabın adı mı? Nevzat TARHAN’ın Değerler Psikolojisi ve İnsan.
Bir gözüm kitapta, bir gözüm yol arkadaşımın üzerinde. Nasıl birisi merak içindeyim. Kitabın Barış Hoşgörü ve Diyalog bölümündeyim. Vaktiniz varsa bu yolculuğumda 10 dakika sizlerle özet paylaşabilirim. İnsan oğlu barışçıl bir özellikte değildir. Kopartılan fırtınalarda barışa yanaşmamak, kişinin lehine gibi görülse de hayatı zevksiz hale gelmeye başlar. Barışı bir hayat prensibi olarak benimsemek ve hayata yerleştirmeye çalışmak zor olanı başarmaktır. Ortada 35 kg bir elma sandığı var, bu benim maksimum kaldırabileceğim bir yük. Bu yükü kaldırmayı başarabilir miyim? Kendime sordum. Bekleyelim görelim dedim. Dış barış için öncelikle bir iç barış, kendinle barışık olmak gerek. İyimserlik barış, kötümserlik savaş getirir. İyi niyetli kimse kendinle, gerçeklerle yüzleşip, iç barışını sağlayarak sorunlarını barış yoluyla çözmeye öncelik verir. İlişkilerine ve topluma bu barış havasını yansıtır. Bir tohum rüzgarla, atmosferle yüzleşmeyi göze alabilirse çiçek olur. Gerçeklerle yüzleşmekden kaçar, saklanma ruhuyla eğer toprağın altında kalırsa çürüyüp gider.
Barış; iç barış, meslek hayatında barış ve sosyal hayatta barış. Barış, insanı hedeflerine ulaştıran araç erdemlerden biridir. İnsanın hepten kendi iyiliğini düşünüyor olması o kişinin ne kadar iyiliğinedir? İyi niyetliyim diyen iyimser bir insan, yalnızca kendi iyiliğini düşünmeksizin karşı tarafın ihtiyaç, istek ve arzularını da göz önüne alarak hareket eder ve hayatı daha olumlu algılar. Sürekli savunma halinde olan ve karşı tarafta da savunma duygusu oluşturan sürekli kötülük beklentisi içinde olan kimseye ben diyecek bir söz bulamadım. Her şeye dost düşman gözüyle bakmak, ‘’ya evet, ya hayır’’,ya ak ya siyah gözüyle bakmak, mevzide nöbette sürekli savunma halinde kalmak, böyle birisi kendine daha ne gibi bir kötülük yapabilir?
İyimser insanların arada bir aldatılma ihtimalinin olduğunu bilmiyor değiliz, bu devamlı kötümserlik beklentisi içinde olmaktan daha az risklidir herhalde diyorum. Kitabın satırından gözümü bir an ayırdığımda nihayet yol arkadaşımla bu kompartmanda pencereden aynı manzaraya baktığımızı gördüm. Camda kendime bakıyor gibiydim, sonra da dönüp merhaba deyip tanıştık. Hafif sesli olarak ‘’ bu ne! demişim, aynı kitap. Ben Ali ISTANAZLI, ben de Ali dedi. A! A! Adaşız dedim. Ve geliyorum diyerek odadan çıktı. Kitaplarımız, isimlerimiz aynı, aynı yaşlarda ve boylardayız diyebilirim. Bu kaderdaşlığımızda benzerliklerimizde, asgari müştereklerimizde buluşmayı başarırsak farklılıklarımızı tolere edebilir ve bunu fırsata dönüştürebiliriz. Bize, merhaba denilerek uzatılan ele değil pençe uzatmak, gül atarız. Sonuçta uzlaşma, mücevheri doğurur. En nihayetinde de barış hazinesi oluşur. Kıymetini anlamak için yokluğunu beklemeden, ihtiyaç duyacağımız bir gün gelmeden onun, barışın varlığını koruyalım.
Adımlarımız, kelimelerimiz, gülüşümüz, bakışlarımız ve iletişimimiz barışçıl olsun.
Özeleştiride bulunan, hatalarını fark etmeye yatkın mükemmeliyetçiliği kırabilen kimseler, başkalarının hatalarına karşı da toleranslı olacaklardır.
Kendini terbiye etmeyeni Hakk birgün terbiye eder. Bu da pahalıya mal olur. Tanrıdan vahiy almış gibi kendi şartlarını ve düşüncelerini diğer insanlara ilahi evrensel beyannamesi olarak dayatan kimseler, hoşgörüden, uzlaşma kültüründen uzak insanlardır. Hoşgörüsüz kişi on tane iyi davranışı değil, bir tane yanlış davranışı çabuk görür.
Yaklaşık 250 sene önce Voltaire’in ‘’Söylediklerinizin hiç birine katılmıyorum, fakat bunları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım’’ sözünü ben de savunuyorum.
Barış ortamlarının en iyi meyvesi, iyi yetişmiş nesillerdir. Dile kolay ama bu iş nasıl olur? Barış, hoşgörü ve diyalog, bir kültür haline nasıl gelir, kendi değerlerini nasıl oluşturur. Günümüzün internet, tv ve bu siyaset diliyle sizce bizce nasıl bir nesil yetişir? Neslin bu dilden iyi etkilenmiyeceği aşikardır.
Yoldaşım Ali geliyorum dedi, bekliyorum gelecek, ardından saydırasım geliverdi, hoşgörülü ol, dur Ali dedim kendime, sen ona o sana yabancı.
↭ Sen af yolunu benimse, iyiliği emret, kendilerini bilmezlerden saf-ı nazar eyle ↭ Araf-199
Yunus Emre'nin “Yaratılanı hoş gör, Yaratan'dan ötürü” sözü davranışlarımızın temel ilkesi olması temennisiyle. Dinlediğiniz için teşekkürler.
Ben trende kompartmandayım, Ali’yi bekliyorum. Ali ve kitabla yolculuğa devam.
Selam ve Sevgi ile.
Ali ISTANAZLI
Benzer Haberler
SABAH NAMAZI BULUŞMASINA KORKUTELİ'Lİ VATANDAŞLAR YOĞUN İLGİ GÖSTERDİ
07 GENÇLİK KORKUTELİLİLER TRABZONSPOR DEPLASMANINDA
BAŞKAN CARAN’DAN BAŞKAN TÜTÜNCÜ’YE ZİYARET
81 KİŞİLİK İŞ İÇİN 151 BAŞVURU
ÇOCUKLARIN YÜREĞİNE “MERHABA” DEYİN!
ANTALYA VE MUĞLA İÇİN ‘ZİRAİ DON’ UYARISI
Güneş paneli hırsızlık zanlısı tutuklandı
KÜÇÜKKÖY MAHALLE HALKINDAN 61 ÜNİTE KAN BAĞIŞI